Kışın gelmesiyle, bütün bir yazı bağda, bahçede, sokakta
geçiren Ulaş için hafta sonları yapabileceği yaraylı aktiviteler aramaya
başladım. Zira alışveriş merkezlerinde vakit geçirmek hiç bizim çekirdek
ailemize uygun bir aktivite değil. Ailemizde belli hasarlar bırakıyor. Benim,
ışıklardan gözüm yanmaya ve kızarmaya başlar ve sonra günlerce geçmeyecek ve
ancak damlalarla sonlanacak bir allerji belirir. Babamızda etkisi günlerce
sürecek derin asabiyet izleri bırakır. Ulaşimo’da ise yorgunluk alametleri
görünür ve tutturma hastalıkları baş gösterir. Dolayısıyla bizim aileye iyi
gelmeyen bir aktivite.
Hafta sonları yapılabilecekler listemde hep aklımda olan ama
“acaba salonu ayağa kaldırır mı” düşüncesiyle sürekli ertelediğim “tiyatro izleme”
operasyonuna başlama kararı aldım.
Izlediği ilk oyun Ertan Gösteri Merkezi’nde izlediği “Karınca
Li” oldu. Bütün bir oyun boyunca sessiz ve sahneye kilitlenerek oyunu izledi.
Oyun bittiğinde kendini sahneye attı ve bir daha izlemek istediğini söyledi.
Süpeeer, demek ki hafta sonu etkinliğimizi buldukJ
Sonraki birkaç oyunu Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde, Pembe
Kurbağalar’da ve Tiyatro Tempo’da izledi. Çocuklarını tiyatroya götürecek
anneler için haddim olmayarak bu tiyatroları anlatmak istedim.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi oyunları genellikle klasik
hikayelerden ve popüler çizgi filmlerden alıntılanan konular. Kırmızı Başlıklı
Kız, Tom ve Jerry ve Bremen Mızıkacıları gibi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi,
çocuklardan yetişkin gibi davranmalarını ve o yönde tiyatro alışkanlığı
edinmelerini bekleyen bir sanat merkezi. Oyun arasında Ulaş, Ertan Gösteri
Merkezi’nden edindiği deneyimle sahneye fırladı ve hemen uyarıp indirdiler,
korkudan sahnenin kenarlarına bile dokunamadı. Bir de erkek oyuncuları biraz
fazla iri ve zaman zaman çocuklara sempatik gelmediğini düşünüyorum. Peki Ulaş
sevdi mi, evet sevdi, tekrar geleceğiz dediğimde, hayır gelmeyelim demedi ama
sevinç gösterilerinde de bulunmadı.
Pembe Kurbağalar ile ilgili çok iyi bir çıkarımda
bulunamayacağım açıkçası. Öncelikle alan çok küçük, oyunlar çocuklara “iyi
huylar” kazandırmayı amaçlayan didaktik oyunlar ki özellikle de bu sebeple hiç
hoşlanmadım. Bir de oyunlar genelde kuklalarla oynatılıyor ve dokunmak isteyen
çocukların elinden kuklalar itina ile alınıyor. Demem o ki, bir kere gittik ve
açıkçası bir daha da gitmeyi pek düşünmüyoruz.
Gel gelelim ana oğul favorimize, Tiyatro Tempo’ya. Burada
şimdiye kadar iki oyun izledik: Renklerin oyunu ve Karagöz Noel Baba. İkisi de
gölge oyunuydu ve Ulaş ikisine de bayıldı. Özellikle Karagöz Noel Baba’da çok
güldü ve çok eğlendi. Renklerin Oyunu’nun başında ve sonunda söylenen
“Renklerin oyunu” şarkısını evde hala söylüyoruz.
Renklerin Oyunu’ndan sonra eve geldiğimizde “Yarın okula
gitmeyelim Anne, Tempo’ya gidelim” dedi ki okulunu, Çekirdek Junior’ı, hiçbir
şeye değişmeyecek kadar çok seviyor.
“Karagöz Noel Baba” oyunundan sonra da oyunda hediyesi
kaybolan çocuk için çok üzüldüğünü söyledi ve “Ona hediye alalım anne” dedi. Her
iki oyunda da kendinden birşeyler bulabildi.
Peki neden Tiyatro Tempo’yu bu kadar sevdi?
Oyundan ne anladı, ne kadar anladı bilemiyorum ama kendini
gerçekten değerli hissetti. Tiyatro Tempo, çocuğa verdiği önemi çok iyi
gösteren, her biri ile tek tek ilgilenen, oyunda kullanan kuklalarla oyun
sonrasında onları buluşturan, çok mu çok güzel bir tiyatro. Ulaş çok sevdi ve
oraya gideceğimiz zaman sevinç gösterilerinde bulunuyor.
Hangi tiyatronun oyunu güzel ya da hangisinin oyuncuları iyi
bunu bilemem, bu yönde fikir beyan edemem. Ancak bir anne olarak çocuğa
yaklaşımlarını değerlendirebilirim ki bunun en doğal hakkım olduğunu
düşünüyorum.
Onları gerçekten sevdiğiniz ve değer verdiğiniz, bu
vesileyle de tiyatroyu sevdirdiğiniz için çok teşekkürler Tiyatro Tempo.
"Karagöz Noel Baba": Önce gayet ciddi ve pür dikkat bir izleyiş. |
Yavaş yavaş gülümseme... |
Gülümseme halinden kurtulamama |
Filmin koptuğu anlar |
veee katılmaca... |
Tanem, İpek ve Ulaş'ın Karagöz-Hacivat'la tanışma ve dokunma keyifleri |
Tanem'in Haluk Yüce ile tek fotoğraf çektirebilme mutluluğu:) |