sayfalar

4 Kasım 2013 Pazartesi

Güle güle “Emziğim”

Öncelikle itiraf etmem gereken birşey var, ben Ulaş’ı zorla emziğe alıştırdım ve bunun için ciddi çabalar sarf ettim. Alıştırmak istememin bir önemli, bir de önemsiz nedeni vardı. Emzirmeyi doktorumuz istediği için Ulaş 50 günlükken bıraktım ve hamileyken okuduğum kitaplar bebeğin onsekiz aylık olana kadar emme ihtiyacının olduğunu, bu ihtiyacın karşılanmasıyla bebeğin kendini güvende hissedeceğini yazıyordu. En uygun aparat emzik olduğu için kolları sıvadım ve itiraf ediyorum şekerli sulara batırarak alıştırdım. Önemsiz sebebe gelince, nedense emzikli bebekleri çok seviyorum, tabii kabul edilebilir bir yaşa kadar, benim cücem de emzikli olsun istedim. Bunu itiraf ettiğime inanamıyorumJ
Bu arada belirtmek istediğim bir şey var. Ulaş sadece uykuya dalarken ilk 10 dakika emziğe ihtiyaç duyuyor ve sonrasında emziksiz uyumaya devam ediyordu. Uyku dışında gün içinde ise emzik kullanmıyor, kullanan çocukları görse de emzik istemiyordu. Hiçbir zaman ağladığında emzik tıkıştırmadım ağzına ya da amaaaaan bugün gündüz de alıversin ne olacak demedim. Uyku arkadaşı oldu emzik Ulaş’ın.
Iki yaşına girdiğinde ise artık fiziksel olarak emziğe ihtiyacı olmaması, Sinan’ın emzikten çıkan cık cok cuk seslerine karşı hassasiyet geliştirmesi ve emziği emerken ağzından çıkardığı salyaların ağız kenarında döküntülere neden olması gibi sebeplerle emziği bıraktırmaya karar verdim. Çevemdeki annelere nasıl yaptıklarını sordum ve klasik çözüm, ucunu kestiklerini söylediler. Bu şekilde bir çözümle emziği bıraktırmak istemedim. Ulaş’ın daha bilinçli bir şekilde sebeplerini bilerek bırakmasını istedim, ucu kesilmiş bir emzik sadece bir kandırmacadan ibaret gibi geldi, çünkü daha önce de patlayan emzikleri oldu ve onların yerine hemen yenisini takdim ettik.
Ufaktan ufaktan artık bebek olmadığını ve emzik emmeye devam ederse dişlerinin bozulabileceğini söyledim. Emziği her ağzına aldığında ağzını açıp bana dişlerinin bozulup bozulmadığını sormaya başladı ama emmeye devam etti. En azından biraz endişelendi, çok da üzerine gitmedim. 27 aylık olduğunda Çekirdek Junior’dan Funda Hanım Ulaş’ın hazır olduğunu ertesi gün bezsiz göndermemi rica etti benden. Bezi bırakmasıyla birlikte abi oldum ben, artık bebek değilim triplerine giren Ulaş ekmeğime yağı ve balı sürmüş oldu. Ona abilerin emzik alamayacağını, alırlarsa dişlerinin bozulabileceğini ve hatta çürüyebileceğini söyledim. Bu anlatımım tabi ki emziği bırakmasına yeterli olmadı ama en azından yatmadan önce “çok az emicem anne” diyip iki ya da üç saniye emip “bozulmadı değil mi anne” demeye ve emziği elinde tutarak uyumaya başladı. Ama  sabahları ilk işi emziğine kavuşmaktı maalesef. Bir sabah uyandığında Sinan, “niye hala emiyorsun, dişlerini sevmiyor musun, at emziği çöpe bakalım” dedi. Ulaş konsolunun üzerinde duran diğer emziklere baktı ve “oluuur, burada dolu dolu emzik var daha” dedi. Sinan artık hepsini atması gerektiğini anlattı. Ulaş bir hışımla bütün emzikleri aldı ve çöpe doğru giderken ona açıkladım, atarsa bir daha emziği olmayacağını ve emziksiz uyumak zorunda kalacağını söyledim ama yine de kararlı bir şekilde attı.  Ilk iki gün yatarken sordu ve bıkmadan usanmadan anlattım ona nasıl cesurca çöpe attığını ve artık dişlerinin bozulmayacağını. Sonraki günler ise sabah kalkınca sormaya başladı ve yine anlattım hep aynı kelimeleri seçerek. Böylece güle güle dedi emziğine.

Demek ki neymiş çocuklar herşeye kolay alışıyorlarmış ve çabuk unutuyorlarmış…

Bir de blogu okuyanlar benim uyku arkadaşı edindirme çabalarımı ama bir türlü muvaffak olamadığımı bilirler. Emziği bırakmasıyla birlikte, iki buçuk yaşına gelen cüceeeem kikosuna sarılarak uyumaya başladı. Buna inanamıyorum…


Kiko: Ulaş’a daha doğmadan aldığım ilk uyku arkadaşıJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder