Daha önceki bir yazımdan alıntıyla başlamak istedim.
“Gel gelelim büyüklerimizi saran “nedir bu montessori”
telaşına… Merak etmeyin öcü değil; atıştırmalık hiç değil... Peki nedir?
Hakkında bir sürü olumlu ve olumsuz yayın bulabileceğiniz ama temelde bir
montessori sınıfında oturmadan, çocuğunuzla empati kurmadan ya da uygulayan
birilerinde canlı canlı görmeden, çocuğunuzla doyasıya, özgürce yapılan
aktivitelere açık olmadan, döker saçar korkusunu içinizden atmadan, hayatın
hızından ve karmaşasından arınmadan anlamlandıramayacağınız; cinsiyeti, dini,
dili, ırkı olmayan, hoşgörü, sevgi, saygı, özgüven ve yaratıcılığa dayanan bir
eğitim yöntemi.”
29 Mayıs 2012 tarihli yazımda yazdığım bu paragraftan sonra
maillerimde ve telefonumda ufak bir kitlenme yaşadım. Meğer ne çok merak eden
varmış bu Montessoriyi. Tabi ki kitabi bilgi kıvamında bir anlatıma
girmeyeceğim, hem Türkçe hem de İngilizce bir sürü kaynak var bu tip bilgileri
edinebileceğimiz. Kurcaladığım bilgileri nasıl kendi hayatımıza uyarladığım ve
pratiğe geçirdiğimle ilgili anlatacağım.
Evde montessori mi, nasıl yani?
Çocuk odasından başlayacak olursak tam bir cüce odası
olduğunu söylemeliyim. Herşey kendi boyutunda, devler dünyasından cüceler
dünyasına geçiş gibi.
 |
cücemin dolabı, askılığı, aynası, küçük çorap çekmecesi. Görünmüyor ama çorap çekmecesinin üzerinde CD çaları var. |
 |
kitap ve peluşlarının durduğu raf |
 |
Ayna Montessori için çok önemli, kendini sürekli keşfediyor. |
 |
Resim, daha doğrusu karalama yaptığı faaliyet masası |
 |
Faaliyet masasının üzerindeki mandallı panoda Ulaş'ın yaptıkları da yer alıyor ama bu aralar sanatla ilgili gelişimi için küçük küçük resimler var panosunda.
|
 |
Cücemin yer yatağı |
Dolaplarını istediği gibi açıp, istediğini alabiliyor.
Çoraplarını giydirmem için getirebiliyor, okutacağı kitabı kendisi seçebiliyor,
uyumak istediği zaman rahatlıkla yatağına yatabiliyor, kendi boyutundaki
askısından havlusunu alıp elini yüzünü kurulayabiliyor. Masasına oturup resim
yapabiliyor. Yaptığı resimleri sergilemek ve övgüleri toplamak için mandallı
bir panosu var. Ama bazı eserlerini çerçeveletip evin başka odalarında da sergi
alanları oluşturmakta fayda var. Eserlerinin, emek verdiği şeylerin ne kadar
değerli olduğunu anlatmanın daha güzel bir yolunu bulan varsa bilemem. Evet
kolay yolu var, “afferin” demek ama neden kolaya kaçıyoruz ki??? Benim cücem
henüz o kadar büyümediği için daha evi eserleriyle süsleyemedi. Duvarlarını
istediği gibi boyuyabiliyor (tabi duvarları boydan boya kağıt kaplamak
suretiyle). Cd çaları da cücemin erişebileceği bir konumda, istediği zaman açıp
istediği zaman kapatabiliyor.
 |
Duvar boyamaları için duvarı kapladığımız rulo kağıt. |
Gelelim salona,
Salonda oyuncaklarının durduğu raflar var ve bütün
oyuncakları açıkta duruyor. Istediğini istediği zaman alıp oynaması için bu
şekilde yaptım sözüm ona ama gel gör ki oyuncaklara pek ilgi duymuyor, nerede
tuhaf şeyler var onlarla oynuyor. Heeee tabi bir de bütün oyuncaklar raflara
nasıl sığıyor, söyle ki oyuncak sayısı çok az. Çevresine olan ilgisinin
azalmasını istemediğimden oyuncaklara boğmuyorum.
 |
Salon sehpalarından Ulaş için yapılmış raf düzeni |
 |
Televizyon altı nasıl da oyuncak rafı oluvermiş |
Gelelim mutfağa,
Bir kere su damacanasının başından pek ayrılmıyor. Basıp su
doldurmayı çok seviyor. Bir de mutfakta kendi rafı var, orada bitmiş yoğut kutuları,
peynir kutuları, süt kutuları, plastik bardak, makarna, mercimek, çanak vs. duruyor.
Mutfağa girdiğinde yetişkin yaşamında sürekli gördüğü malzemelerin boş
hallerine doluymuş gibi davranıyorJ
kıyamaaam…
 |
Şekilden de görüldüğü üzere epey dağınık, çünkü burası Ulaş'ın rafı. |
Bir de değişik deneyimler sepetimiz var.
 |
Sepetimiz biraz kalabalıklaştı, çünkü değişik gördüğü hiç bir yere sığdıramadığı herşeyi bunun içine atıyor bizim ufaklık. |
İçinde değişik deneyimler
yaşayabileceği, değişik dokulara dokunabileceği malzemeler var. Metal malzemeler: bitki çayı demlenen
bir bardaklık demleme aparatı, küçük bir çırpıcı, mama kaşığı, çay kaşığı,
yemek kaşığı, çay tabağı; tahta
malzemeler: tahta mandal, tayga toystan aldığım üzerinde mercekler ve kumaş
parçaları olan çıngıraklı tahta bloglar, yemek kaşığı, ayakkabı fırçası
(temiz), tahta saç fırçası; cam
malzemeler: baharatlık, küçük boy kavanoz, tuzluk, boncuklu kolyeler, içi
mercimek ve nohut dolu cam kavanozlar;doğadan
malzemeler: kozalak, şeftali çekirdeği, kayısı çekirdeği, çakıl taşları,
deniz kabuğu, sünger; kumaşlar:
saten, kadife kumaşlar, kurdeleler, yün
yumakları, küçük bir çanta, eşarp, fular, ponponlardan yapılmış parmak
kuklalar…
Ara ara sepete yeni sürprizler girebiliyor…
Bunun dışında yapılabilecek o kadar güzel aktiviteler var
ki. Mesela bir çubuğun ucunu bez ya da kumaş ile kaplayıp yoğurt; kapları, kola
kutusu, metal bir kase, ahşap bir kase,
ve değişik ses veren bir çok malzemeyi diziyorsunuz ve sonrasını
cücenize bırakıyorsunuz. Bakın görün ritm çubuklarıyla çıkardığı sesler ne
kadar hoşuna gidecek. Tecrübeyle sabittir.
 |
ritm çubuğu ve ters çevrilmiş ahşap kutu ile eğlence |
 |
Neyin peşindesin anne, müzik yapıyorum |
Yazıyı çok uzatmak istemiyorum. Tekrar aynı konu üzerine
yazacağım, bu girizgah niteliğinde bir yazı olsun. Ama işin özü şu ki,
Montessorinin özü çocuğu mümkün olduğu kadar doğalına bırakmak, kendine
güvenini sağlamak için bazı şeyleri kendi boyutuna indirmek, evin her odasında
artık onun da var olduğunu hissettirecek düzenlemeler yapmak, kendini oraya ait
hissetmesini sağlayacak ve kendi kendine
birşeyleri gerçekleştirmenin hazzını yaşayacağı düzenlemeler… Sıkça sorulması
gereken eğlenceli bir soru var: “Ne yapabilirsin Ulaş kendi kendine?”
Bu anlattığım şeyler montessoriye giriş… Montessori eğitim
anlamında 3 yaşında başlıyor, değişik aktivitelerle oyunlarla inanamayacağınız
şeyler öğreniyorlar, hem pratik hayata hem geometriye, fizik, kimya ve doğaya
dair. Ama 3 yaştan sonra evde bunları uygulama olanağı yok, uygulamak için montessori
eğitmenine ihtiyaç olduğu bir gerçek maalesef. Bu aşamadan sonra evde sadece
belli sorumluluklar verilebilir. Bizimle yemek yapmak, sofrayı hazırlamak, kek
yapmak, ekmek kesmek gibi, ne yapabiliyorsa kendi kendineJ
Maalesef bazen annelik ve öğretmenlik arasındaki sınırı
farketmeden geçiyoruz. Anne olarak kalmamız dileğiyle…
Yazarın Notu:
Bu arada yazımın başında belirttiğim gibi maillerim de
telefonum da kilitlenmedi maalesef. O
benim hayalimJ Ama
kilitlense ve bir çok kişi alternatif yöntemler denemek istese fena mı olurdu?